•  Bir bakkal dükkanını aratmayacak ürünlerim var.Çocukluğumun güzel anılardan biri de sarelle çeşmesiydi..O zamanlar çikolata musluğuna ağzımı dayayıp kana kana çikolata içmeyi hayal etmişimdir.Şimdi düşüncesi bile şekerimi yükseliyor.

    Bir bakkal dükkanını aratmayacak ürünlerim var.Çocukluğumun güzel anılardan biri de sarelle çeşmesiydi..O zamanlar çikolata musluğuna ağzımı dayayıp kana kana çikolata içmeyi hayal etmişimdir.Şimdi düşüncesi bile şekerimi yükseliyor.

  • Lions

    Lions

  • Snowalker

    Snowalker

  • Howling

    Howling

  • Sunbathing

    Sunbathing

30 Kasım 2012 Cuma

Favori oyunlarımız

Geçen gün İkea'daydık.Yeni yıl ağaçlarını kurmuşlardı,çok hoşuma gitti.Kendime lüzumsuz alışveriş yapmayacağıma dair verdiğim sözü tutamayarak,ağaç süslerinden aldım.Aşağıda görülen süsleri ve etiketleri çok sevdim.Bahanem de ''oğlum bunları çok sevecek''ti :)Ağaç kurma aktivitesi bizim ailede çok sevilen bir olay.Bizim kültürümüzde olmamasına rağmen her yıl ağaç kurup,süslemek alışkanlığımız oldu.Christmas filmlerini,ki bunlar daha çok cocuk filmleri oluyor,insanların birbirine hediye vermelerini,karı,kar kürelerini,etraftaki süslemeleri ve ışıklandırmaları seviyorum.Eşim bu özelliğimle çok dalga geçer :)
Her neyse bugün size,çocuklarla yapılan birkaç aktiviteden bahsedicem.3 -4  yaş grubunda bir çocuğa sahipseniz işinize yarayacağına eminim.Sizler de bana değişik aktiviteler önerirseniz sevinirim.Bazen oyun konusunda bir kısırdöngüye giriyoruz da...

 Oyun hamurundan akvaryum:
Akvaryum yaptık  fakat hayatta kalış süresi kısa oldu.Oğlum birşeyleri yapmaktan çok bozmaktan hoşlanıyor.Fotoğrafını Deniz'i zar zor ikna edip çekebildim,zaten hemen sonrasında akvaryumun iplerini makasla kesmeye çalışıyordu ...Oyun hamurları çocukların hayal gücünü geliştirmede çok etkili.Halıdan da kolay çıkıyor:)

Suyla yapışan harfler:
Bu suyla yapışan harfleri tavsiye ederim,hatta ilkokulda yeni okumaya başlayan çocuklar bile bunlardan faydalanabilir.Bir arkadaşım Deniz'e hediye etmişti.Oğlum,bunlarla küvetin içinde çok güzel vakit geçiriyor.

Zingo Oyunu:
Asıl favorimiz, bu oyun.Deniz çok seviyor.Kırmızı kart makinası da çok kullanışlı.Sabırlı olmayı,ingilizce terimleri ve kaybedince ağlamamayı öğretiyor(henüz ağlıyor ama az kaldı başaracak:))Çok eğlenceli,Deniz buradaki ingilizce kelimelerin hepsini biliyor.

25 Kasım 2012 Pazar

Ahşap ve metal nasıl boyanır?

Bilgisayarımda gezinirken bu yazımda bahsedeceğim fotoğraflara rastladım.Daha önce,yazlıkta birtakım yenileme çalışmaları yaptığımdan bahsetmiştim.İşte onlardan biri...Aşağıda gördüğünüz,neredeyse 30 yıllık bir masa ve eskiden üzerine tv koyulan bir stand.Yazın onları boyamıştım hatta fotoğrafını çekmiştim ama bloga koymayı unutmuşum.Boyama işlemi sırasında boyayı yere döktüm,silmeye çalışırken elime eldiven giymediğim için elimi boyadım,boyayı çıkarmaya yetecek kadar tiner olmadığı için eşime hırdavatçı arattım derken epey yorulduğumu hatırlıyorum.Gerçek bir sakarım(genelde itiraf etmem,tezcanlı deyip biraz daha naifleştiririm olayı:))

Gelelim malzemelere:Dyo Sentetik Boya no:036(parlak beyaz),fırça ve boyama kabı.Mermer desenli yapışkanlı kağıt da almıştım ama kullanmaya gerek görmedim(masanın ve standın en üst kısmını bu kağıtla kaplayacaktım,vazgeçtim).İsterseniz Koçtaş'da mevcut,gerçekten mermer gibi görünüyor.Boyayı tinerle biraz incelttim çünkü fırça hareketi daha kolay oluyor.


Zımparalama filan yapmadım direkt boyadım(şunu hemen belirteyim,boyayacağınız şeyin üzeri acayip paslıysa ve başka kabartılar varsa biraz zımparalayın derim,boya daha hoş görünür).Hatta saçımı,elimi ve yerleri de boyadım.Nasıl olduğundan yukarıda bahsetmiştim,hayal edin,çok eğleneceksiniz.


Masanın önceki halini çekmemişim,zaten aniden boyamaya karar verdim.Üzerindeki siyah nokta bir sinek.Zavallı yeni boyandığını anlayamamış,ben de üzerine yazmamıştım'' dikkat yağlı boya'' diye.Esprilerim gittikçe kötüleşse de,bana alıştığınızı umursamayacağınızı biliyorum :)


22 Kasım 2012 Perşembe

Mim birleştirmece

Yazımın başlığının komik göründüğünü farkındayım.Uzun zamandan beri aklımda olan ama bir türlü fırsat bulamadığım mimlerime cevap vereyim istedim bugün.Aylar önce Derya'cım,beni nelerin mutlu ettiğine dair bir mim yollamıştı.Geçen haftalarda da http://ssdesignbutik.blogspot.com/ un güzel sahibesi depresyondan çıkmak için neler yaparsınız ve hangi şarkıları dinlersiniz sorularıyla mimledi beni.İki mimin cevabı da benzer olacak aslında.Gelelim cevaplara;
  • Oğluma sıkıca sarılıp saçlarından,ensesinden koklamak ve öpmek beni çok mutlu eder( o bundan pek hoşlanmasa da)
  • Eşimle uzun sohbetler yapıp,mizah dergilerinden konuşmak ve onun esprilerini duymak beni mutlu eder aynı zamanda depresyondan çıkarabilir :)
  • Yeni yerler keşfetmek ve uzun uzun yürümek beni mutlu eder.
  • Ferzan Özpetek filmlerindeki gibi uzun yemek masalarında ,ailem ve sevdiklerimle hoş sohbetler eşliğinde,yenen lezzetli yemekler beni mutlu eder.
  • Şu manzara beni mutlu eder:Sahilde şezlongumda elimde heyecanlı bir kitap(konusu muhtemelen seri cinayetler ve katiller olur:))yan tarafımda, kum kovası ve küreğiyle oynayan oğlum,denizin kenarında küçücük bir su birikintisine bile ayağında paletleriyle girmeye çalışan eşimin görüntüsü.
  • Ailemin ve sevdiklerimin bana yalandan da olsa iltifat etmeleri hoşuma gider(gün geçtikçe güzelleşiyorsun vb gibi :))
  • Oğlumun ''Annecim sen ne güzel kızsın,seni sonsuz kere sonsuz seviyorum,en çok ben seni seviyorum demesi,ben ingilizce konuşabiliyorum bak deyip,20'ye kadar ingilizce sayması,anne sana karışık su yapiim mi demesi(sebilin ılık ve soğuk tarafından su alıp karıştırması)''beni mutlu eder.
  • Huzurlu bir iş ortamı ve temiz hava(işyerimde az bulunan birşey) beni mutlu eder.
  • Bloguma gelen güzel yorumlar beni mutlu eder.Her ne kadar ben kimseye yorum bırakamasam da, ki sebebi şu:otomatik yorumlar yapmiim diyorum düşünürken bir işim çıkıyor,hasta geliyor ve yorum kalıyor.

                   İçerikleri depresyondan çıkaracak gibi değil ama dinlemek bana iyi geliyor.


Adele ve Amy Winehouse(ölümüne hala üzülürüm) gibi güçlü sesleri seviyorum.



19 Kasım 2012 Pazartesi

Kırmızı ve siyah mutfak(Meral'in mutfağı)

 
Bugünkü yazım çok renkli ...Ailemin İzmir'e taşındığından bahsetmiştim.Onlar artık kuzenimle aynı apartmanda yaşıyorlar,dolayısıyla ben de elimde fotoğraf makinası ile Meral'e(kuzenim olur kendisi) çat kapı baskın yapıp,mutfağını çekme fırsatını buldum.Fotoğraflardan da anlaşıldığı üzere kırmızı Meral'in en sevdiği renk.Kırmızının hakimeyetini siyah ile kırmış.Mutfağı fotoğraflamak akşamüstü aklıma geldi,sabah güneşini tutturamadım ama görüntü fena değil bence.Bu da benim fotoğraf çekme işinde az da olsa ilerlediğimi gösterir(kendime pay çıkarmazsam olmaz:))
 
 
Dolap altlarında,Led aydınlatma sistemi kullanılmış.
 
 
Uygun bir zamanda beyaz bulaşık makinasının üzeri kırmızı ile kaplanacakmış.
 
 
Buzdolabı aslında beyazmış,uzun yıllar kullanıldığı için kapağın boyası deforme olmuş.Meral'de üzerini kırmızı buzdolabı boyası (yapı marketlerden bu isimle alınıyormuş)ile boyamış.Yeni bir dolap almaktan da kurtulmuş.
 
 
Masanın üzerine kızının sevdiği fotolarını koymuş,onlara zarar gelmemesi içinde üzerine şeffaf plastik örtü yerleştirmiş.Size tavsiyem;çok istediğiniz bir şeyin resmini(tektaş,çanta,hatta ev...) masada eşinizin oturduğu bölüme,tam tabağının kenarına,Meral'in yaptığı teknikle sabitleyin,eşiniz size onu alana kadar da çıkarmayın :)
 

   Mutfak ve oda duvar kırılarak birleştirilmiş,yaşam alanı genişletilmiş.Bu oda da kırmızı,siyah ve krem rengi kombinasyonları kullanılmış.

 
Balkon camla kapatılmış.İstendiğinde odaya dahil edilebiliyor.
 
 
Meral'in evinin girişinde bizi melekler karşılıyor.Miş'li geçmiş zaman kipini kullanarak,masal tadında anlattığım mutfak yazım burada sona erdi :)

14 Kasım 2012 Çarşamba

Aylin'in Salon dekorasyonu

Dekorasyon yazılarını çok seviyorum.Bu yüzden çevremdeki güzel evleri ziyaret ettikçe,fotoğraflayıp bloguma koymayı düşünüyorum.Ev dekorasyonuna benim gibi ilgi duyanlar varsa,burada değişik tarzda örnekler göreceksiniz bilginiz olsun.Bugünkü salonun sahibi Aylin,hani şu becerikli arkadaşım.Sabah işe giderken fotoğraf makinamı almıştım,iş çıkışı direkt Aylin'e geçerim diye,nitekim öyle de oldu ama makinayı dolabımda unutmuşum.Cep telefonunun fotoğraf kalitesi çok iyi değil ama söz bir sonraki fotoğraflar daha net olacak.

                                      Koltuk rengi mor aslında...


Oğlum kedinin peşinden koşarken...


Bu köşede ne güzel kitaplar okunur,ayağının altına mor pufu da çektiğinde değmeyin Aylin'in keyfine.


''Kanatsız bir melek'' denmesin diye kanatlar kapının kenarında hazır.Acil çağrı geldiğinde kanatları takıp uçuşa geçiyor :) 


Bu yerden aydınlatmayı sağlayan,ağaç şeklindeki lambaderi çok beğendim. 

11 Kasım 2012 Pazar

İstanbul Gezisi

Bayram tatilini,çekirdek ailemiz ve arkadaşlarımızla  İstanbul'da geçirdiğimizden bahsetmiştim.Size kısaca uçağı kaçırma hikayemizden bahsetmiştim.Yıllar öncesinde İstanbul'da kısa süreli bir iş deneyimim olmuştu.Bir el mikrocerrahisi kliniğinde fizyoterapistlik yaptım,bölümü birincilikle bitirmiştim,idealisttim ve işyeri sahibi bana yurtdışında eğitim vaadediyordu.Karşılığında da, sabah 9 akşam 8 saatleri arasında hasta tedavi etmemi bekliyordu.Çalıştığım yer Nişantaşı'ndaydı ve yine aynı semtte, bir arkadaşımla birlikte işyerinin ayarladığı dairede kalıyorduk.Ama,orada yaşayamadığımı itiraf etmek zorundayım.En ekonomik yemeğin Burger King'de yendiğini söylersem abartmış olmam herhalde.İş saatleri çok yoğundu,vücudumun tempoya dayanması mümkün olmadı.Ve Bursa'ya yerleştim.
    Herneyse ne anlatıyordum nereye geldim,demek istediğim o ki İstanbul'da yaşadım ama pek çok İstanbullu gibi biryerleri gezmeye  fırsatım olmadı.Bu sebepten geçen yıl,eşimle bir İstanbul turu yaptık,bu yıl da arkadaşlarımızın isteğiyle bir tur yaptık.Sultanahmet'te bir otelde kaldık.O civarda otelde kalan Türk sayısı çok az,yabancı bir ülkedeymişiz gibi hissettik.Civardaki restaurantların ve cafelerin korkunç fiyatlarını da görmüş olduk.Topkapı sarayı ile Ayasofya Camii arasında kalan meydandaki kafelere oturursanız hesabınızı iyi yapın derim.Fena kazıklandık,bilginize.Kapalıçarşı'da türk kahvesi içtik,kuyumculara ağzı açık baktık,o kadar gösterişli takıları kimin takabileceği ile ilgili yorum yaptık,Mahmutpaşa'dan bayram alışverişinin nabzını tuttuk,Mısır Çarşısı'ndan lokum aldık,Eminönü'ndeki Saray Muhallebicisi'nde tavuklu herşeyden denedik.Karaköy'e geçtik Bej  Cafe'de mola verdik,bir iki az ünlü gördük :)Güllüoğlu'nda baklava yedik,bitişikte meşhur bir kahvaltı mekanı var,Namlı Gurme diye kapalı olmasaydı kahvaltımızı orada yapacaktık,giderseniz deneyin derim(zaman sıralamasına göre sabah gidilirse Namlı'da kahvaltı ya da Güllüoğlu'nda su böreği çay,baklava,kahve için Fransız Geçidi'ndeki Bej Cafe ya da birkaç sokak ileride ara sokaklarda ki cafeler mesela)Ortaköy'den kalkan ve Boğaz'ı gezdiren gezinti teknelerine bindik.Ortaköy kumpirinden yedik ve kumpircilerin acayip laçka bağrışmalarına şahit olduk,nasıl bir müşteri yarışındalar ve nasıl hırsa kesmişler anlatamam.Yaşlı amca edasıyla ve cık cıklamasıyla kınadım hepsini.Ortaköy Meydanı'nda çok güzel yüzük satan yerler vardı,bir iki tane yüzük kapıverdim :)Taksim ve Galata'yı da unutmayayım tabii.Galata Kulesi'ni gördükten sonra,Galata yokuşundan bebek arabası ittirerek Taksim'e çıkarken ki kaybettiğimiz enerjiyi,yokuş üzerindeki yerlerde çok uygun fiyata satılan taze sıkılmış meyve suyu ile telafi ettik.Ve gelelim Taksim'e.Funniculer'in son durağından yürümeye başladık ve yol üzerindeki Beylerbeyi Çarşısı,Terkos Pasajı,Atlas Pasajı gibi yerlerde açık olan tüm mağazaları ziyaret ettik,bir iki gömlek,pantolon da oradan kaptım.Çiçek Pasajı'nı gördükten sonra bitişik sokaktaki Mercan'da midye tava yedik,güzeldi,kokoreci denedim fakat iyi değildi(oldum olası sevmem ama meşhur olduğuna göre bir deneyeyim dedim),tavsiye etmem.Taksim İnci'de profiterolümüzü de yedikten sonra,çok yemekten fenalaştık diyebilirim :)Gerçek bir gezinin olmazsa olmazları yemek,yürümek,fotoğraf çekmek ve alışveriş hepsi gezimizde mevcuttu.Arada bir Deniz ve arkadaşı Kız Deniz(arkadaş ailenin kızlarının adı da Deniz'di,oğlum ona Kız Deniz demeye karar verdi,çok güldük:))sıkılsa da iyi bir geziydi.

İlk gezi yazısı deneyimim burada bitti,İstanbullular için yazmadım,eksiklerim varsa ekleyin lütfen,aklımda olsun.Unutmadan ekleyeyim bir müzekart edinin,Topkapı Sarayı'nda ve Ayasofya'da sıra beklemez ve para ödemezsiniz(25 Tl)Rumelihisarı,Bebek ve Arnavutköy civarına zamanımız yetmedi.


                                    Dolmabahçe'de bir Şehzade.


               Ayasofya'yı kendi evi zannedip,insanları içeri davet eden bir meczup...


      Güzel poz verdiğini zanneden bi çocuk ve kaçmasın diye sıkı sıkıya tutan bir baba.

 
Çocuğunun peşinde koşmaktan yorulmuş ama yeni yerler görme umudunda bir baba :)
 

7 Kasım 2012 Çarşamba

Wanted/diy bilmem kaç?

Kardesim Pınar'ı hatırlayanlar vardır belki,bu ilkbaharda bir sosyal sorumluluk projesiyle İtalya'ya gitmişti .Türkiye'ye döndükten sonra uyum sağlamakta zorlandı.Oradaki eğlenceli günlerini özlüyor, Biz de(oglum ve ben)düşündük ki Pinar'in odasını guzellestirirsek mutlu olur.Sonucta yaptigimiz bu çerçeveyi ve nevresim takımını hediye etmeye karar verdik.Çerçeve eskiden kalma,içi boş bir şekilde annemlerdeki ardiyede duruyordu.

       İlk başta, çerçevenin içini yapışkanlı kağıtla kapladım,üzerine de istediğim şeyleri yapıştırdım.


Sonra çerçevenin ağır duruşuna, bu anasınıfı etkinliği gibi kalan düzenlemeyi yakıştıramadım.İçini elimde olan duvar kağıdıyla kapladım.



Alt kısımda ki boş yerleri de Deniz büyüdükçe teyzesi yeni fotolarla doldurur artık.


Bunu yapmasam çatlardım,Wanted Hümeyra,Reward is unknown...İşyerindeki herkese bu işlemi uyguladım herhalde :)



Nevresim takımını %25 indirimden aldım,lastikli çarşaf hariç.Umarım beğenir.

4 Kasım 2012 Pazar

Mutfakta oyuncu degisikligi

Bu aralar yayın sıklığımın azaldığını farkındayım fakat bir sebebim var.Banker Bilo'da Şener Şen'in müthiş bir repliği var ya hani ''hele bir sor niye'' diye işte aynı repliği size söylüyorum,''hele bir sorun niye'' :)Ailem, Bursa'dan İzmir'e taşındı,ben de 3 haftadır,haftasonlarını onlarla birlikte geçiriyorum.Öyle gezme gibi düşünmeyin sakın,yoruluyorum, annem çok fena çalıştırır beni :)Aslında annemin bana birşey dediği yok ama benim huzursuz bünyem dayanamıyor.Anneme göre ''eşya bize hizmet edecekmiş,biz eşyaya değil''buradaki hizmet kelimesini, benim hiç dinlenmeden derleyip toplama takıntıma ithaf etmiştir kendisi...Haklı olduğunu biliyorum,rahat bir yapıya sahip olmak da istiyorum ama olmuyor,olmuyor.Sakın,beni evine gidildiğinde,diken üstünde oturtan titizlerden sanmayın;asla öyle değilim,evimde 2 tane Eti Canga reklamındaki tipten var dolayısıyla işim hiç bitmiyor.Bütün çabalarım vakitten kazanmaya,işlerimi kolaylaştırmaya dönük,hepsi bu.
          Mazeretimi de bildirdikten sonra,yeni çiçeklerimi göstermek istiyorum.Mudo'da gezerken %30 indirimi gördüm ve doğala çok yakın görünen aşağıdaki lavantaları aldım.Biberiyelerde çok orjinal görünüyordu ama bu seferlik lavantayı tercih ettim.Çok güzel dekoratif ürünler vardı,fırsatınız olursa Mudo'ya bir göz gezdirin derim.


Mutfak dekorasyonu ile ilgili yazımda ferforje raflara koyduğum aşağıdaki canlı çiçekleri hatırlarsınız.Bir tanesi kurudu diğerinin bakımı da zor geldi,boş durmasını ise hiç istemedim çünkü saksının içine bir bakıyorum,ıvır zıvır dolmuş o da hoşuma gitmiyor.Yeni çözümümden memnunum :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...